2 Haziran 2011 Perşembe

Kıyamet de CNN’i görecek mi?


Cemal DemirCemal DemirHaber7

Kıyamet de CNN’i görecek mi?

Tüm Amerika ve dünyanın bir çok naktası El Cezire’yi konuşuyor. Küresel habercilikte her geçen gün halkın yeni markası haline gelen El Cezire, CNN'in tahtını da sallıyor. Haber 7 yazarı Cemal Demir'den, küresel habercilik turu


Google’ın önceki günkü Tweet’inden öğrendiğimize göre Mısır’da internet geri geldi. Yine Google’ın aynı günkü şeffaflık raporundan öğrendiğimize göre, günlerdir internetten uzak Mısırlıların internette en çok aradığı 3 kelime, ‘gösteriler, anayasa ve El Cezire’ olmuş.

İtiraf edeyim ben 1996 yılında kurulan El Cezire’yi 2008’de Barack Obama’nın resmen Demokrat Partinin başkan adayı seçildiği Colorado’da gördüğüm manzaradan sonra dikkate almaya başladım. Dünyanın her yerinden 15 bin gazetecinin takip ettiği Denver kongresini, sadece ve sadece 2 Türk gazeteci takip ediyorduk. Kongrenin yapıldığı Pepsi Center’ın içinde ise sadece 6 medya organının kendi özel kabinleri vardı. Salonun podyumu gören en özel köşelerine inşa edilmiş bu kabinlerde, CNN, NBC, ABC, FOX ve CBS’den oluşan Amerikan beşlisinin yanı başında El Cezire vardı. Biraz, Obama’nın ve Demokratların küreye açıklık anlayışlarının bir eseri olarak o gösterişli yere konuşlanmalarına izin verildiğini düşünerek de olsa şapkamı çıkardığım bu etkileyici habercilik faaliyetinden 3 gün sonra Minneapolis’te Cumhuriyetçilerin McCain ve Palin’i aday gösterdiği Kongre salonunda da benzeri manzarayı görünce, bu uzun soluklu cümlenin aksine, ‘vay be..!’ diye kısa bir beyanatta bulunmuştum.    

Dünyanın büyük haber kanalları bugünlerde Mısırla yatıp Mısırla kalkıyor. Amerikan haber kanallarının Mısır’daki gelişmelere ilgisi ise en üst düzeyde. NBC haberin patronu Brian Williams’tan, CNN’in pop yıldızı kadar popüler habercisi Anderson Cooper’a, ve ABC’nin taze üyesi kıdemli muhabir Christian Amanpour’a kadar birçok ünlü haberci ve yönetici Kahire’ye kadar giderek, gelişmeleri Kahire sokaklarından anlatıyor. Amerikalılar için MSNBC News, CNN, Fox, ABC News, CBS News gibi kaynaklar durmadan gelişmeleri aktarıyor.

Ancak, bütün bunlara rağmen Amerikan entelijansiyası, okur yazarları, dünyayla irtibatlı eğitimli kesimlerinin ve diplomasiye meraklı politikacılarının önemli bir kısmı gelişmeleri, Amerikan haber kaynakları ve hatta BBC yerine El Cezire’den takip ediyor.  El Cezire’nin İngilizce internet yayınının seyredilme oranı geçen Cuma gününden itibaren yüzde 2500 artmış. Ve El Cezire’nin bu İngilizce yayınının başındaki Muhammed Nanabhay’ın New York Times gazetesine söylediğine göre, bu artışın yüzde 60’ı ABD’den geliyor.

Amerika El Cezire’yi konuşuyor
Bugünlerde Kahire’den gerçekleştirdikleri yayını seyredenleriniz bilir; öyle stüdyo, teknik donanım, özel ekranlar üzerinde durumu açıklayan stüdyo konukları gibi unsurlar pek yok. El Cezire sunucuları çoğunlukla gösterilerin yapıldığı bölgelere bakan bir otel odasında, çatıda vs konuşuyor. Arkada da, gösterici kalabalıklar var. Ve bu teknik olarak basit yayın, Arap dünyasının ve dünyanın en önemli bilgi kaynağı haline gelmiş durumda. Derken, sinyallerinin ‘jam’lenmesi bir yana El Cezire yayını ve sitesi önceki gün tuhaf şekilde kesintiye uğradı. Siteye, canlı yayına milyonlar saatlerce ulaşamadı. ABD’de birçok haber sitesinde günün konusu buydu ve birkaç saat içinde El Cezire’ye şu anda ulaşamadığını, ya da ulaşmanın alternatif yollarını paylaşan binlerce okuyucu yorumu ve blog gördüm.

Afganistan Savaşında, Irak Savaşında, 2006 Hizbullah – İsrail savaşında kendini göstermeye başlayan El Cezire, hiç şüphesiz Tunus ve Mısır’da başlayan gelişmeleri yansıtmadaki rolüyle kürenin en güçlü haber ağlarından birine dönüştü. Ve bu alternatif ve doğru habere aç dünyada, her ne kadar deneyim ve teknik altyapısı henüz onlarınki kadar güçlü olmasa da CNN ve BBC’nin tahtını sallamaya başladığını söyleyebilirim. İddialı ve beylik atışlarıma geri geleceğim ama önce, Lowell Thomas’a bağlanıp, televizyon haberciliği tarihindeki gelişmeleri ekrana getirmek istiyorum. 

Televizyon’da ilk kez haber sunan adam

Televizyon haberciliğinin kaynağı da aslında bir yönüyle Ortadoğu sayılır. Ben her şey Tuna Huş ile başladı sanıyordum ama öye değilmiş. Lowell Thomas, 1930 yılında dünyada ilk televizyon haberini sunarak tarihe geçmiş bir gezi yazarı ve televizyoncu. Ancak televizyon haberleri radyo kadar ilgi görmedi. Radyo, bir süre daha saltanatını sürdürdü. Thomas, 21 Şubat 1940 tarihinden itibaren ise NBC Televizyonunda düzenli olarak her akşam haber sunmaya başlayarak, insanlığın habere ulaşmasında yeni bir çığırın bir kez daha öncüsü oldu.

Peki Lowell Thomas’ın Ortadoğu ile alakası ne? Thomas, Arabistanlı Lawrence’ı meşhur eden kişi. 1918 senesinde fotoğrafçı-kameraman arkadaşı Harry Chase ile birlikte İngiliz istihbarat yüzbaşısı T. E. Lawrence ile Kudüs’te buluşarak onun haberini hazırladılar. Thomas’ın anlattığına göre Lawrence o günlerde ayda 200 bin Sterlin harcayarak Filistinlileri Osmanlıya karşı ayaklandırmaya çalışıyordu. Çölde Lawrence ile birkaç hafta geçirdiler. Bugün tarih kitaplarından belgesellere kadar gördüğümüz Lawrence fotoğraf ve görüntüleri işte bu seyahatin ürünü. Thomas, hazırladığı Arabistan’daki Lawrence filmi ile dünyayı gezdi. 4 milyon kişi seyretti. 1,5 milyon dolar hasılat elde etti.

Televizyon tarihinde ilk haber programı; Deve kervanı
Bugünlerde haber kanallarında envai konseptini gördüğümüz haber programlarının atası da ilk olarak NBC’de karşımıza çıktı. Evet aynı şekilde soğuk bir Şubat gecesi… 14 Şubat 1949 gecesi, ‘’Camel News Caravan (Deve Haber Kervanı)’’ adlı haber programı yayına başladı. Deve, kervan isimleri sağ kaşınızı kaldırmanıza neden olacak ama Ortadoğu ile ilgisi yok. Programın sponsoru Camel sigaraları olduğu içinmiş bu şirinlik…

Devir NBC ve CBS’in televizyon dünyasını domine ettiği ve korkunç bir rekabet içinde olduğu devir. CBS, NBC’nin atağına 1951’de ‘’See it now (hemen gör)’’ adlı haber programı ile karşılık verdi. Asında içeriğinden dolayı televizyon haberciliğinin babası olarak bu program görülüyor. ‘’Evet sendeyiz x’’ cümlesi ilk defa bu programda kullanıldı. Aynı anda ABD’nin hem doğu hem batı yakasından canlı yayın yapıyorlardı. ‘’See it now’un 9 Mart 1954 tarihinde Senatör McCarthy hakkında hazırladığı dosya, halkına yurtseverlik adı altında paranoyak bir cinnet yaşatan bu senatörün sonunu başlattı ve McCarthy çağının kapanmasında rol oynadı. Televizyonun zorbalığa karşı ilk zaferi diyelim. 

"Kıyameti canlı yayınlayacağız’’

Televizyon haberciliğinde ikinci devrim haber kanallarının ortaya çıkmasıdır. Bizde beşibiryerdenin darbe şartlarının olgunlaşmasını ve daha çok kan akmasını beklediği ve İran’da ABD başkan adayı Ronald Regan’ı dönemin başkanı Jimmy Carter’a karşı güçlü bir adaya dönüştüren rehine krizinin sürdüğü dönemde, 1 Haziran 1980 günü  ABD’nin Atlanta şehrinde Cable News Network (CNN) yayına başladı. CNN ilk ‘’24 saat haber kanalı’’ olarak tarihe geçti.

Kanalın kurucusu Ted Turner, açılış töreninde, ‘’Göreceksiniz, haberleri uyduya göndereceğiz ve Rusya’ya ışınlayacağız. Ve dünyaya barışı getireceğiz. Ve bu süreçte çok zengin olacağız’’ dedi. Valla dünyada barışı kaçırdık galiba izleyemedik ama diğer 2 iddiasını canlı yayında seyrettik… Üç harfli ünleminizi Turner’ın bu sözleri için kullandıysanız, şimdi aktaracağım bu cümleleri için nasıl bir ünlem kullanacaksınız çok merak ediyorum: "Dünyanın sonuna kadar yayındayız. Dünyanın sonunu canlı yayınlayacağız ve bu son yayınımız olacak. O programımızı bitirirken de, "Nearer, my God, to Thee (Sana geliyoruz Allahım)’’ ilahisini çalacağız.’’

Savaşların televizyondan canlı yayınlandığı çağ
 
Benim CNN ile tanışmam, sanıyorum bu yazıyı okuyanların çoğunuzunki gibi  17 Ocak 1991 gece yarısıdır. Dayımın telefonuyla uyanıp TRT’yi açtığımızda (o günlerde televizyona TRT diyorduk), karşımızda binlerce bombanın füzenin yağdığı Bağdat vardı. El Raşit Hotelinden canlı yayında gelişmeleri aktaran Bernard Shaw,  Peter Arnett ve John Halliman’ın anlattıklarını, TRT çevirmeni anında çeviriyle bize aktarıyordu. Arnett’in, bir temaşa programı sunar gibi sarfettiği  ‘’havai fişek gösterisi gibi’’ sözlerinin acı yankısı kaldı kulaklarımızda.

CNN, Bağdat’tan dünyaya canlı yayınladığı bu savaşla televizyon haberciliğinde yeni bir çığır daha açtı.  Savaşların canlı yayınladığı bir çağa girmiştik. Herkes CNN’i izliyordu. Öyle ki Saddam’ın bile Skud füzelerini ateşledikten sonra nereye düştüğünü görmek için CNN’i açtığı şakası yapılıyordu. Herkes CNN’i konuşuyordu. Uydurma hiciv haberin ilk ve bence hala tek temsilcisi olan The Onion’un 18 Ocak 1991 tarihli manşeti, ‘’CNN birliklerini Körfez’e sevketti’’ şeklindeydi. Manşetin altında ise, ‘’Bu bir savaş’ açıklamasında bulunan CNN yöneticisi, ‘Saddam’ı defalarca uyarmıştık’ dedi’’ şeklinde bir alt paragraf vardı.        

CNN’in Körfez Savaşında oynadığı belirleyici rolden dolayı medya ve politik bilim çalışmalarına, anında canlı haberin, kamuoyunun bakışını, politik kararları, stratejileri ve hatta askeri taktikleri bile yönlendirebildiğini savunan ‘’CNN Effect (CNN Etkisi)’’ diye bir kavram girdi.

CNN’e yeni rakipler; Taklit aslını yaşatır mı? 
1990’lı yıllarda CNN’e ABD’de ilk rakipler çıkmaya başladı. Bizim, Refahyol’un kuruluşunu tartıştığımız 1996 Temmuzunda MSNBC News ve Susurluk’u konuşmaya başlamamıza günler kala Ekim 1996’da Fox News yayına başladı. 1 yıl sonra Kasım 1997’de ise Atlantik’in öbür yakasında BBC News 24 saat haber yayınına başladı.

Tabii ki ‘CNN Effect’ ile kendine gelen küresel aktörler de 2000’li yıllarda kendi küresel haber kanallarını kurmaya başladılar. Almanların Deutche Well’i vardı. İngilizce 24 saat habere başladı. Ruslar 2005 yılında Russia Today (RT) adlı 24 saat İngilizce haber kanalını yayına soktular. Çinliler resmi kanal CCTV (China Central Television) ile küresel rekabete ucuz, taklit ama kolay ulaşılabilir haberi getirdiler. Şaka tabii ki, güzel haberleri de var… Japonlar durur mu? 2009 yılında Japon resmi televizyonu, ‘NHK World’ adıyla 24 saat İngilizce yayına başladı. Fransa ise 2004 yılından beri France 24 ile ‘’ben de varım’’ diyor. Ve elbette geç olsun güç olmasın TRT de, TRT News ile küresel haber akışında bir ana arter olmak için kervana katıldı. Aslında bu kanalların tamamı ister istemez yayın şekli olarak hala bir CNN İnternational taklidi noktasındalar. Birçoğunun içerik olarak olmasa da sunum olarak henüz kendisini ve küresel sahnesini bulduğu söylenemez.

El Cezire, küresel haberde Anglo Sakson tekelini kırıyor
Ancak, CNN’e rakip olarak kurulan uluslararası kanallardan biri kısa zamanda farkını göstermeye başladı. Yayınına 1996 yılında Katar’ın Doha şehrinde başlayan El Cezire.
Yayın ekibinin önemli kısmını, BBC ve Suudi ortaklığıyla kurulduktan sonra 1996’da sansürlerden dolayı kapanan televizyondan gelenler oluşturdu. Sansürün küllerinden doğdu yani... El Cezire’nin başında Katar Emiri Hamid Bin Halife’nin uzaktan kuzeni Hamid Bin Thamer bulunuyor. El Cezire’nin İngilizce kanalı ise yayınına 2006 yılında başladı.

El Cezire’yi bugünlerde seyretmeye başlamış olanlar Arap Dünyası ağırlıklı olduğunu düşünebilir. Oysa ki, Somali Savaşına Etiyopya ve Eritre müdahalelerinden, Nijer deltasındaki isyanlara, Bangladeş’teki sellerden, Güney Afrika ekonomisinin problemlerine, Hindistan’daki sih şiddettinden, Güney Osetya’daki seçimlere, Guetamala’daki insan hakları ihlallerinden Filipinlerdeki iç gelişmelere kadar, kürenin her yerinden hayatın her alanından oldukça etkileyici bir habercilik grafiği yakaladılar. Küresel haberin en sıcak alanlarından biri olan Ortadoğunun dilinin kültürünün coğrafyasının parçası olmaları da avantajlarını artırıyor.    

Anglo Sakson dünya dışındaki küresel iddialı haber kanallarından hiçbiri El Cezire’nin ulaştığı küresel etkiye ve sahneye kavuşamadı. Şu iddiada bulunsam kime ne zararım olacak; El Cezire, küresel haberde Anglo Sakson tekelini ilk defa ciddi anlamda kırmasıyla yeni bir çığır açıyor.

Bush, El Cezire’nin merkezini bombalamayı planlamış
11 Eylül sonrası dünyadaki Bush’u ve İsrail hukuksuzluklarını cesurca yansıtmasıyla bütün kürede muteber bir haber kaynağı haline geldi. 2001 Kasımında ABD’nin Afganistan savaşına başladığı günlerde El Cezire’nin Kabil bürosu da füzeyle bombalandı. Irak Savaşının başladığı hafta, New York Borsasındaki iki El Cezire muhabirinin akreditasyonları iptal edilerek, Borsaya bu kanalın girmesi yasaklandı. Borsa yönetimi her ne kadar aksini iddia etse de Amerikan medyası kararın, El Cezire’nin Irak savaşı haberlerinden kaynaklandığını yazdı. 3 hafta sonra El Cezire’nin Bağdat ofisi bir ABD füzesiyle yerle bir oldu ve bir muhabir hayatını kaybetti. El Cezire yetkilileri, ofisin yerinin koordinatlarını 6 hafta önce ABD yetkililerine ilettiklerini açıkladılar. İngiliz Daily Mirror gazetesinin 2005 yılında yayınladığı habere göre ise, 2004 yılında Bush, Felluce’deki gelişmeler sırasında El Cezire’nin Katar’ın Doha şehrindeki ana merkezini bombalayıp yerle bir etmeyi planlamış. El Cezire, böylesi bir sıcak tarihin içinde hızla küreselleşti. 

Yıllardır yavaş yavaş, son bir yıldır ise açıktan Arap dünyasında etkisiyle de dönüştürücü bir sese dönüşüyor. Neden? Kahire’nin yüzbinlerce kişinin gösterileriyle inlediği ve bütün dünyanın bunu konuştuğu geçtiğimiz Cumayı Cumartesiye bağlayan gece Mısır devlet televizyonunun ilk haberi neydi biliyor musunuz? Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ile eşinin ertesi günü geleneksel kitap fuarını açılışına katılacaklarıydı. Uzun uzun bu fuar ve Mübarek ve eşi anlatıldı. Tek kanallı günlerimizi hatırlatan bir kabus. Arap dünyasının bütün resmi kanallarının bundan farkı yok. Özenle seçilmiş, sansürlenmiş, steril yönetici haberleri.

Al Jazeera Effect 
İşte böylesi bir coğrafyada El Cezire, medya kültürünü derinden değiştiriyor ve büyük bir toplumsal hareketliliğe neden oluyor. Hadi bunun ileride çok konuşulacak adını da hep beraber önce biz koyalım: ‘’Al Jazeera Effect’’.

Ortadoğu medyası konusunda uzman Amerikalı akademisyen Jon Anderson, El Cezire’nin Mısır’daki rolüyle ilgili bir ironiye dikkatimizi çekiyor. Ülke ülke bölünmüş Arap coğrafyasında bütün Arap dünyasına hitap eden ilk yayıncılık da 1950’lerde Mübarek’in komutanı Cemal Abdunnasır tarafından kurulan Arab Al-Sawt adlı radyodur. Bu radyonun yayınlarıyla İngilizlere karşı bütün Arap dünyasının desteğini kazandılar. Abdunnasır’ın Arapları birleştiren yayın hülyasını 60 yıl sonra bu kez El Cezire gerçekleştiriyor. Ancak bu kez hükümetlerin dışında bir ses ve Arapları ortak bir bilinç etrafında birleştirirken Cemal Abdunnasır’ın kurucusu olduğu rejimi sallıyor. 50 yıl sonra gündemde bu kez sadece emperyalist güçlere mücadele haberleri yok, insan hakları ihalalleri, yolsuzluklar, otoriter rejimlerle mücadele de var. 

Habercilikte eksen kayması

Bugün ABD’de kablolu yayında 24 saat canlı haberciliği domine eden CNN, MSNBC ve Fox News’e, ‘’Big 3’’ diyorlar. MSNBC News sol Demokrat tabana hitap ederken, Fox News tutucu Cumhuriyetçi kesim çizgisinde yayın yapıyor. CNN’in kime hitap ettiğini araştıran birçok akademik medya çalışması var; bir sonuç yok. 

11 Eylül olayı ve akabinde Irak Savaşı Fox News’i ABD’nin hem en çok seyredilen hem de en çok tartışılan haber kanalı haline getirdi. Obama’nın yükselişi ve akabinde başkan seçilmesi ise başından beri kendisini destekleyen MSNBC’nin yıldızını parlattı. Ted Turner’ın kanalı Time Warner’a satmasından beri kan kaybeden CNN’in dahili yayınının ABD’deki etkisi her geçen gün daha da azalıyor. Kendi adıma uzun süredir sadece, mesleğin gazeteci gibi gazeteci diyebildiğim yüz aklarından Fareed Zakaria’nın GPS programı için aklıma geliyor. CNN İnternational kanalının ise durumu biraz daha iyi. Hong Kong, Abu Dabi, Londra ve Atlanta’dan dört vardiya dünyayı yansıtıyorlar. CNN İnternational tam bir küresel kanal. Sunucular, asla ‘günaydın, iyi geceler vb’ ifadeler kullanmıyor.  Merhaba merhaba, eyvallah eyvallah…

ABD’de en çok seyredilen haber kanalı olan Fox News’in, El Cezire kadar küresel etkiye sahip olması mümkün değil. Çünkü, Fox News, Robert Kaplan’ın da belirttiği gibi, ABD dışındaki dünyayla, Amerikan iktidarını doğrudan ilgilendirmediği sürece hiçbir şekilde ilgilenmiyor. CNN’in uluslararası yayınını saymazsak, Amerikan haber kanalları, kendi dünyalarına sıkı sıkıya kapanırken, BBC tel tel dökülürken, El Cezire, dünyanın dört bir köşesinin gelişmelerini aktarıyor. Bu haber akışında çok ciddi sonuçları olacak büyük bir eksen kayması.

Bu eksen kaydıkça da akla Ted Turner’ın CNN’i kurduğu günkü ‘CNN kıyameti görecek’ iddiası geliyor. Hadi hep beraber soralım: Reis Bey, Kıyamet de CNN’i görecek mi? 

Cemal Demir - Haber 7
cemaldemir111@gmail.com